old Kelime Anlamı ve Kullanımı

    • s, i eski, ihtiyar, yaşlı; aşınmış, eskimiş; köhne; tecrübeli, meleke sahibi, pişkin; modası geçmiş; kdili çok; harika; kdili sevgili (dost); i eski zamanlar old age ihtiyarlık, yaşlılık old clothes man eskici the old country göçmenin eski vatanı old fash ioned bir çeşit kokteyl old fogy eski kafalı kimse Old Glory ABD'nin bayrağı old gold mat altın rengi, donuk sarı old hand tecrübeli kimse, usta kimse old hat ABD, argo modası geçmiş old lady argo anne; karı old maid evlenmemiş yaşlı kız; kdili fazla titiz kimse old man argo koca; sözü geçen kimse; babacan kimse; bizimki old man of the sea yapışkan adam, püsküllü bela Old Nick şeytan old salt tecrübeli denizci old style eski usul; Rumi takvime göre Old Testament Kitabı Mukaddeste Eski Ahit, Tevrat Old World eski dünya (Avrupa, Asya ve Afrika) any old thing ne olursa olsun, herhangi bir şey old wives'tale batıl itikat; kuşaktan kuşağa geçen hikâye good old times eski demler, geçmiş hoş zamanlar grow old yaşlanmak, ihtiyarlamak; eskimek the old yaşlılar, ihtiyarlar the old school eski terbiye young and old herkes The baby has had his first birthday: he is a year old Bebek bir yaşını kutladı; şimdi bir yaşında (yani iki yaşına bastı) He is ten years old On bir yaşında On bir yaşını sürmekte On yaşında (In Turkish there is this ambiguity in describing a person's age) olden s, eski eski zamana ait, eski oldish s yaşlıca, oldukça yaşlı; eskice oldness i ihtiyarlık; eskilik oldster i, kdili yaşlı adam




online kişi ingilizce öğreniyor veya ingilizce kelime arıyor